Siyah Kuğu dünyasında yaşamak – II (Şok ile güçlenebilme)

İnsanlar genel olarak gerçeklikten çok görünüşe göre değerlendirirler. 

Tüm insanların gözleri vardır, ancak çok azı nüfuz edebilme armağanına sahiptir. 

(N. Machiavelli)

Bir önceki yazımızda öngörülemeyen, etkileri güçlü olan, ancak gerçekleştikten sonra açıklanabilen (bazen) olgular olan Siyah Kuğulardan bahsetmiş ve günümüz dünyasının tüm bu özellikleri taşıdığını örnekleri ile açıklamıştık.

Peki, böyle bir dünyada nasıl sağ kalınır?

Bu soruya işlevsel bir yanıt verebilmek için Siyah Kuğuların öncelikle bilinen tahminleme yöntemlerinin işe yaramadığı bir alanda gerçekleştiklerini göz önünde bulundurmamamız gerekmektedir. Geleneksel analiz yöntemleri geçmişte olanları baz alarak geleceği tahminlemeye ve risk yönetimi açısından gerçekleşmesi çok düşük riskleri (ve etkileri çok düşük olarak kategorize edilenleri) göz ardı etmeye eğilimlidir. Dün olup biteni bugün açıklamaya uğraşırlar ve öngörülemeyen riskler gerçekleştiğinde “donup kalırlar.” Halbuki kriz durumlarında ihtiyaç duyulan şey tam tersidir.

Bunu yapabilmek için iki temel unsura ihtiyaç bulunmaktadır:

Şok ile güçlenebilme ve yaratıcı yıkım. 

Bu noktada dayanıklılık ile şokla güçlenmenin iki farklı şey olduğunun altını çizmemiz gerekmektedir. Örneğin, beklenmedik bir ekonomik gelişme olduğunda bilançosu güçlü olan (dayanıklı) şirketler ayakta kalır. Bunlardan sayıca az olan bazıları ise zor durumdaki rakiplerini satın alarak veya fırsatlar sunan iş alanlarına girerek daha da güçlenir. Cam, demir ve lastik toplar metaforunda öğretildiği üzere bazı şeyler yere düşünce kırılır, darmadağın olur, bazı şeyler dağılmaz ama yerden de kalkamaz, diğerleri ise ne kadar sert düşerlerse o kadar yükseğe sıçrarlar. İşte günümüz dünyasında sağ kalma ve ilerlemenin ilk koşulu lastik top olabilmektir. 

Lastik top olabilmek büyük çaba gerektirmektedir. Koşullara uyabilecek esneklik, çeviklik ve resmi doğru okuma kabiliyetine sahip olabilmek için sürekli çalışmak lazımdır. Çünkü dış çevre koşulları süratle değişmektedir. Bu da ancak yapıya düzenli ve sürekli biçimde stres uygulayarak gerçekleştirilebilir. Tıpkı spor salonuna giderek temelde yerçekimine karşı koymaya yönelik eziyetler çekilmesinin kas, kemik, sinir sistemlerini (hatta psikolojik mekanizmaları da) güçlendirdiği gibi her sistem düzenli olarak arttırılan ancak kaldırabileceği düzeyde strese maruz kalmalıdır (vücuda kendini savunmayı öğrenebilmesi için zayıflatılmış düşmanlar verilmesi yani aşı uygulamasının mantığı da budur).

Bu noktada faydalı olan stres ile zararlı olan stresi ayırmak gerekmektedir. İlk kategori gelişimi ve dayanıklılığı arttırırken ikincisi yıkıcıdır (bu konuda daha fazla bilgi için Eustress/Distress kavramları incelenebilir).

Peki, ya sisteme “helikopter annelik” uygulanırsa ne olur? Bir başka deyişle çocuğunu her türlü sıkıntıdan korumaya uğraşan, tüm sorunlarını onun adına çözen ebeveynlik türü benimsenirse ne olur? O zaman çocuğun belirsizlik, sıkıntı, kaosla baş etme becerileri kötürüm hale getirilmiş olur. Çocuk sık sık hastalanabilir ve karşılaştığı her güçlüğün çözümünü başkalarından (devletten, dış yardımlardan, patrondan, yöneticiden, aileden, kısacası kendisi hariç herkesten) bekler hale gelebilir.

Peki, ya sisteme (çocuğa) aşırı stres yüklenirse ne olur? Bu durumda da görüş alanındaki her şeyi yiyen, banyoya arabayla giden insanların zaman içinde edindikleri fazla kilolarını eritmek için spor salonuna kaydolup, kendilerini ilk günden kapasitelerinin çok üstünde zorlamaları koşulları oluşmuş olur. Sonucun ertesi gün ayağa kalkamayacak kadar şiddetli kas ağrıları ile kalp krizi geçirmek spektrumu arasında bir yerde olmasını beklemek yanlış olmayacaktır. Eğer amaç sağ kalmak ve gelişmek ise bu kesinlikle arzu edilen durum değildir.

Sağlıklı çözüm sisteme sürekli olarak, zorlanacağı ama kaldırabileceği düzeylerde stres uygulamak veya yaşanmasına izin vermektir.

Bir sonraki yazıda stres uygulamak ve yaratıcı yıkım kavramları ele alınacaktır.

1972 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede Personel Yönetimi alanında yüksek lisans yaptı, akabinde Yeditepe Üniversitesi'nde İngilizce İşletme Doktora programını tamamladı. İnsan Kaynakları Yönetimi alanında çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası kuruluşlarda 30 yılın üzerinde görev yaptı. Çalışmalarına danışman, akademisyen ve eğitmen olarak devam etmektedir.

Abone Ol :)
Bildir
guest
0 Yorum
Eski
Yeni Oy
Inline Feedbacks
Tüm yorumlar
Search