Bir önceki toplantısında 22 ay aradan sonra ilk faiz indirimini yapan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun 23 Ocak’taki toplantısında da indirim yapması bekleniyor. TCMB’nin uyguladığı Piyasa Katılımcıları Anketi’ne göre, uzmanların beklentisi politika faizinin 250 baz puan daha indirilerek yüzde 45 olarak belirlenmesi.
Enflasyonla mücadelede henüz büyük bir başarı elde edilemediği için faiz indiriminin yerinde olmayacağını düşünenler da olmakla birlikte, çoğu yorumcu perşembe günü TCMB’den yeni bir faiz indirimi gelmesinin makul bir tercih olacağı görüşünde.
Para Politikası Kurulu üyelerinin indirim kararı almalarını olası hale getiren çeşitli faktörler mevcut. Bunlardan biri yıllık enflasyonun olumlu bir baz etkisiyle düşüşe geçmiş olması. 3 Şubat’ta açıklanacak olan ocak ayı enflasyonu yüzde 5 olursa yıllık enflasyon oranı yüzde 42’ye inecek ve bu da politika faizinin 500 baz puan indirim yapılması durumunda dahi yıllık enflasyonun üzerinde olmasını sağlayacak.
Farklı tarafların enflasyon beklentilerindeki iyileşme de faiz indirimini mümkün kılan diğer bir faktör. TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın geçtiğimiz gün Eskişehir’de yaptığı sunumda kullandığı aşağıdaki görselde görüldüğü üzere, finansal piyasa profesyonellerinin, reel sektör temsilcilerinin ve hanehalklarının enflasyon tahminleri zaman içinde aşağı yönde değişmekte.

Şu an ülke gündeminde bir seçim ya da referandum olmadığı için Merkez Bankası üzerinde faiz indirimi yapılması için ciddi bir siyasi baskı yok gibi görünüyor. Buna karşılık, mevcut faiz düzeyinde Merkez Bankası’nın döviz kurlarındaki dengeyi sağlamakta zorlandığını görüyoruz.
Yerli ve yabancı yatırımcıların Türk Lirası’nın önümüzdeki dönemde değer kaybedeceğine dair beklentileri zayıfladıkça, dövizden Türk Lirası’na dönüş hızlanıyor ve Merkez Bankası dolar kurunun düşmesini engellemek için büyük miktarda alım yapmak zorunda kalıyor. Fatih Karahan’ın sunumunda kullandığı bir başka görselde dikkat çektiği üzere, TCMB’nin swap’lar hariç net rezervi son 8 ayda 115 milyar dolar artmış durumda.

@e507’nin Twitter’da paylaştığı uzun dönem grafiği, söz konusu döviz alımlarının rezervlerde 2-3 yıl önceye göre ne kadar büyük bir fark yarattığını ortaya koyuyor. Bu kadar büyük miktarda alım yapılmasının başlıca sebebi ekonomi yönetiminin döviz kurlarının düşmesini istemiyor olması. Kurlardaki olası bir düşüş hem dış ticaret dengesi bakımından sorun yaratır, hem de Türkiye’ye kısa dönemli yatırım yapmış olan yabancıların kazançlarını gereksiz yere yükseltir. Sıcak para için güzel bir destinasyon olabiliriz, ama bir cennet olmamıza da gerek yok.

TCMB döviz alımı yaparken satıcılara Türk Lirası verdiği için bu kez de piyasadaki likidite artıyor ve banka bu parayı politika faizine yakın bir orandan geri çekmek zorunda kalıyor. Uğur Gürses’in geçtiğimiz günlerde Twitter’da paylaştığı aşağıdaki grafikte görüldüğü üzere TCMB’nin kısa dönemli borçlandığı miktar bir trilyon liranın üzerine çıkmış durumda.

Döviz alımlarının yol açtığı likidite meselesi de dikkate alındığında, TCMB’nin mevcut düzeyden daha fazla rezerv biriktirmesi çok da anlamlı görünmüyor. Döviz kurlarındaki dengeyi sağlamak için yüklü döviz alımı yapma mecburiyetinden kurtulmanın en kolay yolu ise piyasa faizlerini indirmek. Merkez Bankası yönetimin bu tercihi yapmaması için görünür bir sebep yok.
Para Politikası Kurulu’nun 23 Ocak’tan sonraki toplantısının 6 Mart tarihinde yapılacak olması da bu toplantıda kayda değer bir indirim yapılmasını olası hale getiriyor. “Bu kez pas geçelim, şubatta duruma tekrar bakalım” denme şansı yok. Dolayısıyla, perşembe günü yapılacak olan 250 baz puanlık bir faiz indirimi hiç şaşırtıcı olmayacak.
Tabii bu durumda TL mevduatlarının vadesi önümüzdeki cuma günü ya da daha sonra dolacak olan mudiler, bir sonraki dönemde şu an almakta olduklarından daha düşük bir faiz geliriyle yetinmek zorunda kalacaklar. Para piyasası fonlarının getirileri de yavaş yavaş azalmaya başlayacak. Bakalım bu durum farklı finansal enstrümanlara yönelik ilginin artmasına yol açacak mı; TCMB’nin zorunlu döviz alımlarının azalmasına yardımcı olacak mı?
Cem Başlevent’in tüm yazıları için tıklayınız.
1973 İstanbul doğumlu olan Prof. Dr. Cem Başlevent, ekonomi alanındaki yüksek lisans ve doktora derecelerini Boğaziçi Üniversitesi'nde almıştır. 2000-2023 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde çalışan Başlevent, halen İstanbul Kültür Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Akademik çalışmaları bireylerin işgücüne katılımı, politik tercihleri, yaşam memnuniyeti gibi konuları kapsamaktadır.
- Prof. Dr. Cem Başleventhttps://www.tclira.com/author/cem-baslevent/
- Prof. Dr. Cem Başleventhttps://www.tclira.com/author/cem-baslevent/
- Prof. Dr. Cem Başleventhttps://www.tclira.com/author/cem-baslevent/
- Prof. Dr. Cem Başleventhttps://www.tclira.com/author/cem-baslevent/