Zor bir coğrafyada yaşıyoruz.
Etrafımızda jeopolitik çekişmeler, çatışmalar eksik olmuyor.
Ülke olarak on yıllar boyunca birikmiş toplumsal problemlerimiz var.
Hepsinin aşılabileceğini düşünüyorum…
Yeter ki anlayış, uzlaşı ve saygı çerçevesinde hareket edilsin.
***
Ekonomide de benzer bir durum söz konusu.
Türkiye’nin ekonomik sorunlarını konuştuğumuzda tartışmalar genellikle finansman, teşvik, ihracat, istihdam ve lojistik gibi konular üzerine yoğunlaşıyor.
180 derece değişen kararlar alınabiliyor.
Sonuçlar ise pek tatmin edici boyutta olmuyor. Ülkenin makro verilerine ve dünyadaki konumumuza baktığımızda bunu net bir şekilde görebiliyoruz.
Bu noktada eğitime ayrı bir önem vermemiz gerekiyor.
Çocuklarımız hem iyi bir eğitim almalı hem de kendilerini değerli hissetmeliler.
PISA sonuçlarını hatırlayın. Türkiye OECD ülkeleri içinde halen ortalamanın altında yer alıyor.
Eğitimli gençlerimiz ise akın akın yurt dışına gidiyor.
***
Peki, nasıl bir eğitim gerekiyor?
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) yönetimi olarak geçen günlerde Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak’ı ziyaret ettik. DEİK’in iletişim danışmanı Zelal Varul Er’in öncülüğünde EGD Başkanı Recep Erçin, Ali Çağatay ve Gülay Yücel Sarıkaya ile birlikte çok verimli bir toplantı gerçekleştirdik.
Nail Bey ile sohbetimizin en vurucu noktası eğitim oldu.
***
Türkiye’de orta gelir tuzağına ilk dikkat çeken isimlerden birisi Nail Olpak oldu. Olpak, 2012 yılında MÜSİAD başkanı iken bu konu hakkında bir rapor yazmış, kamuoyunun dikkatine sunmuştu.
Maalesef Türkiye bu tuzağa düştü.
Nail Bey, o günleri, “Veriler güllük gülistanlıktı o dönem. Ama gerçekleşti” diye anlattı.
“Orta gelir tuzağının iki çözümü ne derseniz, eğitim ve hukuk devletidir. Başka yolu yok bunun” diyen Olpak, sözlerine şöyle devam etti:
“Şu an bir anım geldi aklıma, size ondan bahsedeyim.
Ben Dalaman İlkokul’u mezunuyum.
Burdur İbecik Köyü’nden Dalaman’a gittim, köyden kasabaya gitmişiz. Köylü çocuğuyum ama başarılıyım.
Teneffüsteyiz. Arkadaşıma seslendim Ali Hasan diye. Öğretmenim de Vasfiye Hocam, o taraftaymış, efendim dedi.
Tam böyle köy telafuzuyla, ‘sene demedim’ dedim.
Aradan biraz zaman geçti. Bire bir geldi yanıma nezaketli bir şekilde, ‘Evladım, insan büyükleri ile konuşurken siz diye hitap eder’ dedi.
Ben Vasfiye Hocam’la halen görüşüyorum.
Ortaokulu da Dalaman’da okudum. Birinci sınıfta okudum. Dersi söylemeyelim. Sınıfta bir Nail daha var. Öbür Nail, çelik çomak oynarken çomak gözüne geliyor, gözünü kaybetmiş. Lakap da takılıyor, Kör Nail.
Düşünsenize ortaokul birdeki psikolojiyi, ne kötü bir şey.
Adaşım Nail, derste yanındakiyle konuştu heralde. Oradaki de bir kadın hocamız.
Kadınlara, cinsiyete yönelik bir şey değil…
Bana bak dedi, senin öbür gözünü de ben çıkarırım. Kalktı ayağa Nail, sınıf buz kesildi, durdu durdu, yürüdü gitti.
Dersi de okulu da bıraktı.
(Nail Bey burada duraksadı, sesi titredi, gözlerinin dolduğunu gördüm. Sanki o anı yine yaşıyor gibiydi. TB)
Nail berduş olmuş, bir kavgada vurmuşlar ölmüş.
Bakın mekan aynı, şehir, kasaba aynı. O da eğitimci, bu da eğitimci. İkisinin de muhatabı Nail.
Yanlış anlamayın, birisinden bu Nail çıkıyor ortaya, ötekinden mezara giden Nail çıkıyor.
Eğitim başka bir şey.
Öğretim yapıyorsun, 3 kere beş 15 çok kolay.
Vasfiye hocam nasıl açıyor telefonu aradığımda biliyor musunuz? ‘Çocuğum’ diyor bana.
Dolayısıyla mesele eğitimde. Kalanını çözersin. Eğitimi çözemediğin takdirde olay bitmiştir.
Çocuğa o farklı kitabı okutmalısın. Ben ortaokul-lise döneminde iyi ki de okumuşum diyorum. Sadece bir kitabı okursan olur mu? Kafka’yı, Dostoyevski’yi, Tolstoy’u, Reşat Nuri, Cemil Meriç’i de okuduk.
Hepsini okuyacaksın, bundan daha güzel bir şey var mı?”
***
Nail Olpak’ın anlattığı bu olayın benzerini pek çoğumuz yaşamışızdır.
Kalkınmış demokratik bir ülke istiyorsak, iyi eğitimcilerle bir sistem inşa etmek zorundayız.
Söz yine Nail Olpak’ta:
“Kötümser misin tüm bunlara rağmen derseniz?
Problemimiz çok, derdimiz var, enflasyonumuz yüksek. Tüm bunlara rağmen daha fazlasını arzu ediyoruz, yapılabileceğini görüyoruz.”
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciyken, Cumhuriyet gazetesinde mesleğe başladı. İnsan hayatına dair haberler yaptı, fotoğraflar çekti. Bir dönem Avustralya'da gazetecilik yaptı. Türkiye'ye döndükten sonra Referans gazetesinde ekonomi gazeteciliğine adım attı. Küresel ekonomi, tarım, enerji, çevre ve reel sektör üzerine çalıştı. Daha sonra Dünya gazetesine geçti ve burada 3 yıldan fazla dış ticaret editörlüğü ve yazarlığı yaptı. Yeni Yüzyıl gazetesinin yeniden kuruluşunda ekonomi şefi olarak görev aldı ancak zayıf kurumsal yapı nedeniyle 3 ay sonra istifa edip Sözcü gazetesine geçti. Yaklaşık 8 yıl Sözcü’de muhabir, editör ve ekonomi müdür yardımcısı olarak görev yaptı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyesi.