İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, dahilde işleme rejimi (DİR) kapsamında yapılan ithalatın son yıllarda ciddi bir artış gösterdiğini ve bunun iç piyasaya satış yoluyla suistimallere yol açtığını vurguladı. Öksüz, 2015’ten bu yana genel ithalat içinde DİR payının azaldığını belirtse de, tekstil hammaddelerinde bu oranının yüzde 18’den yüzde 23,5’e yükseldiğine dikkat çekti.
Ekonomim’den Yener Karadeniz’in haberine göre, Türkiye genelinde 20 bine yakın işletmenin faaliyet gösterdiği ve 400 bine yakın istihdam sağlanan tekstil ve hammaddeleri sektörü, zor bir yıl olarak kayıtlara geçen 2024’ü ihracatta yüzde 1,3 düşüş ve 11,5 milyar dolar ihracat ile kapattı. Yılın 11 ayında ithalat ise 7,5 milyar dolara geriledi. İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, ithalat gerilese de dahilde işleme rejimi (DİR) kapsamında ülkeye giren ve kontrol edilmediği için suistimale konu olan ürünlerin artan hacmine dikkat çekti. Öksüz, 2015’ten bu yana genel ithalat içinde DİR’in payı gerilerken tekstil ve hammaddeleri sektöründe ise arttığını dile getirdi.
Öksüz, “Genel ithalat içinde DİR’in payı 2015’te yüzde 16,8, tekstilde yüzde 18 idi. Genel ithalat içindeki DİR oranı düşerken tekstilde geçen sene yüzde 23,5’e çıktı, iplikte yüzde 50’yi aştı. 2024’ün ithalatta 8,4 milyar dolar ile kapanması bekleniyor. Bu da 2 milyar dolardan fazla ürünün vergisiz geldiği anlamına geliyor” dedi. DİR kapsamında ithalatın yüzde 30-40’ının STA imzalanan ülkelerden geldiğini belirten Öksüz, “DİR, yeterli üretimi olmayan ürünlerde rekabet edebilmek için geliştirilen bir enstrüman. Ama bizde kontroller yapılmadığı için suistimal ediliyor. Şahit numune alınması konusunda bakanlığa talebimizi ilettik. Uygulama hayata geçmezse bu suistimal daha da artacak” ifadelerini kullandı.
“ABD’nin tedarik listesinde 8’nciliğe yükseldik“
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, 2025 yılı beklentileri hakkında açıklamalarda bulundu. Toplantıya, İTHİB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcıları M. Fatih Bilici ve Ali Sami Aydın ile Yönetim Kurulu Üyesi Sultan Tepe de katıldı. Öksüz, 2024 yılı durgunluğuna rağmen AB ve ABD gibi önemli pazarlarda pazar paylarını koruduklarını belirterek, ABD’nin tedarik sıralamasında 780 milyon dolar ile 8. sıraya yükseldiklerini söyledi. Ancak, maliyetlerin döviz bazında ciddi şekilde arttığını, işçilik maliyetlerinin toplam maliyetlerde yüzde 20-27 oranına çıktığını vurguladı. “Toplam maliyetlerimiz yüzde 15 arttı. İhracat fiyatlarımızı yüzde 10-15 arasında artırmamız gerekiyor ancak dünya pazarlarındaki rekabet koşulları buna engel oluyor” diye konuşan Öksüz, yılın ikinci yarısında küresel talebin toparlanmasıyla kayıpların telafi edilebileceğini ve 2025 için 12 milyar dolarlık bir ihracat hedefi belirlediklerini ifade etti.
“2025’te istihdam kaybı beklemiyoruz“
Öksüz 2024’te gerçekleşen istihdam kaybı ile ilgili olarak şu görüşleri paylaştı: “Tekstil ve hazır giyimde 2022 yılı ekim ayında 1,2 milyon olan istihdam, Ekim 2024’te 966 bine gerildi. Yılın son aylarında çıkışların biraz daha artmış olacağını tahmin ediyoruz. 2025’te istihdam çıkışı ya da kapanma beklemiyoruz” dedi.
“Markalaşma, Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim sektörü için anahtar konumda”
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim sektöründeki en büyük fırsatının markalaşma olduğunu vurguladı. Sektörün büyüme yolundaki en önemli adımın, ilgili bakanlıklar ve sektör paydaşlarıyla iş birliği yaparak yapısal reformları geliştirmek olduğunu söyledi.
Öksüz, 2025 yılı için sektörün 80 milyar dolarlık üretim hacmine ulaşmasını beklediklerini belirterek, “Önemli olan ülkemiz ve ihracatımız için değerli projelerle firmalarımızı hayatta tutmak. Bu doğrultuda sürdürülebilir ihracat hedeflerimize ulaşmak için azim ve kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz” dedi.
Sektörün geleceği için atılacak adımların önemini bir kez daha vurgulayan Öksüz, markalaşma ve yenilikçi projelerle Türk tekstilinin dünya pazarlarında daha güçlü bir yer edinmesinin kritik olduğunu söyledi.