Reel sektörün uzunca bir süredir beklediği bir konu enflasyon muhasebesi. Firmalar, enflasyondan kaynaklanan fiktif kârlarını azaltma ve bu şekilde de vergi yüklerini dengelemek için bu düzenlemeyi beklemektedirler. Peki, gerçekte böyle mi olacak? Enflasyon muhasebesi gerçekten de firmaların vergi yükünü azaltacak mı?
Enflasyon muhasebesi nedir?
Enflasyon muhasebesi ya da vergi kanunlarındaki ifadesiyle enflasyon düzeltmesi, bilançodaki parasal olmayan kıymetlerin değerlerinin enflasyon oranında artırılarak yeniden kayda alınmasıdır. Çok basit bir anlatımla, firmalar yıl sonu itibariyle bilanço kalemlerini parasal ve parasal olmayan kıymetler olarak ikiye ayıracak ve parasal olmayan kıymetlerini de bu kıymetlerin ilk giriş tarihinden itibaren enflasyon oranında artıracaklardır. Parasal olan kıymetler, nominal değerlerinin enflasyon karşısında değer kaybetmediği kasa, banka, alacaklar ve borçlar vb. hesabı olarak, parasal olmayan kıymetler ise stoklar, maddi duran varlıklar, özkaynak hesapları vb. olarak ifade edilebilir.
Bir veya birden fazla yılda enflasyon düzeltmesi yapılmaz ise yapılacak olan ilk enflasyon düzeltmesinde oluşan enflasyon farkları vergilenmeyecektir. Yani, 2023 yılı sonu itibariyle yapılacak olan enflasyon düzeltmesine ilişkin olarak herhangi bir vergi ödenmeyecektir. Ancak, 2024 yılında yapılacak enflasyon düzeltmesinde ortaya çıkan farklar vergilendirilecektir. Enflasyon muhasebesinin vergi yüküne etkilerini 2023 ve 2024 enflasyon muhasebesiyle birlikte aşağıda ele alacağız. Şimdi, enflasyon muhasebesinin geçmişine bakalım.
Enflasyon muhasebesinin tarihçesi
Türkiye enflasyon muhasebesiyle ilk kez 2004 yılında tanıştı. Getirilen düzenleme ile 2004 yılında, hem 2003 bilanço kalemleri hem de 2004 bilanço kalemlerine ilişkin olarak enflasyon muhasebesi uygulandı. Enflasyon muhasebesi uygulanması için, Yİ-ÜFE’deki (Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi) artışın, son üç hesap döneminde %100’ü ve son hesap döneminde de %10’u geçmesi gerekmektedir. Uzun yıllar boyunca bu şartlar sağlanmadığı için 2004 yılından sonra enflasyon muhasebesi hiç gündeme gelmedi.
Ne var ki, 2021 yılı sonu itibariyle enflasyon muhasebesine ilişkin şartlar oluştu. Yani, normal süreçte 2021 yılından itibaren enflasyon muhasebesi uyguluyor olmamız gerekirdi. Ancak, 29.01.2022 tarihinde yayımlanan 7352 sayılı Kanun’la 2021 ve 2022 yıllarında enflasyon düzeltmesi uygulanmayacağı ve şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın 2023 yılı sonunda enflasyon düzeltmesi uygulanacağı belirtilmiştir. Yani, 2021 yılındaki enflasyon düzeltmesi 2023 yılına ertelenmiştir.
Enflasyon düzeltmesi uygulanması için fiyat endeksindeki artışın, son üç hesap döneminde %100’ü ve son hesap döneminde de %10’u geçmesi gerekmekteydi. Cumhurbaşkanı, %100 oranını %35’e kadar indirmeye ve %10 oranını da %25’e kadar çıkarmaya yetkilidir. Enflasyon düzeltmesi uygulamasına başlamak için iki şartın birlikte gerçekleşmesi şartken, bu uygulamanın sona ermesi için iki şartın da gerçekleşmemesi gerekmektedir. Bu şartlar altında, mevcut düzenlemelere göre 2024 yılında da enflasyon muhasebesi uygulanacaktır.
2023 ve 2024 enflasyon muhasebesinin vergi yüküne etkileri
Gelelim yazımızın esas konusuna. Enflasyon muhasebesi, firmaların vergi yüklerini nasıl etkileyecek?
2023 yılı sonunda yapılacak olan enflasyon muhasebesi ile firmalara hem stok değerlerini hem de sabit kıymet değerlerini (2021 yılından itibaren firmalar yeniden değerleme uygulaması ile sabit kıymetlerini değerleyebilmektedirler. Yeniden değerleme ve enflasyon muhasebesi arasındaki ilişki başka bir yazımızın konusu olacaktır) artırabileceklerdir. Stoklardaki artış, firmaların izleyen dönemlerdeki satış maliyetlerini, sabit kıymetlerdeki artış ise amortisman giderlerini artıracaktır. Bu anlamda, firmalar, vergi avantajı sağlayacaktır. Üstelik, 2023 enflasyon muhasebesinde oluşan farklar da vergilenmeyecektir. 2023 enflasyon muhasebesi ile, bütün bilanço kalemleri 31.12.2023 değerlerine taşınmış olacaktır ve bu noktadan sonra 2024 enflasyon muhasebesi devreye girecektir.
2024 enflasyon muhasebesinde firmalar, aktiflerinde yer alan stok ve duran varlık gibi kıymetlerini düzeltince, bu farklar gelir hesabına, özkaynaklar kalemlerini düzeltince de oluşan farklar gider hesabına kaydedilecektir. Gelir ve gider farkı ise enflasyondan oluşan kâr olarak vergiye tabi tutulacaktır. Eğer firmaların, mali yapıları ağırlıklı olarak borca dayalıysa, stok ve sabit kıymet yatırımları özkaynaklarla değil de, borçla finanse edilmişse bu durumda, enflasyon kârı oluşması kaçınılmaz olacaktır. Bununla beraber eğer firmaların özkaynakları güçlü ise stok ve sabit kıymet artışlarında oluşacak olan enflasyon kârlarını dengeleyebileceklerdir.
Sonuç olarak,
Enflasyon muhasebesinin firmaların vergi yüklerini nasıl etkileyeceği firmaların, stok ve sabit kıymetlerinin toplam aktiflerine oranı, özkaynakların stok ve sabit kıymetleri karşılama oranına yani kısaca mali yapılarına bağlıdır. Özkaynağı güçlü firmalarda, enflasyon muhasebesi vergi yükünü azaltabilecekken, varlıklarını borçla finanse eden firmalarda enflasyon muhasebesi vergi yükünü artırabilecektir. Bu durumdaki firmalar, 2024 yılının ilk geçici beyanıyla birlikte, enflasyon muhasebesinin vergi etkisiyle de yüzleşmek durumunda kalacaklar.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Yüksek lisansını ABD’de Fairleigh Dickinson Üniversitesi’nde yaptı. 2004 – 2011 yılları arasında Hesap Uzmanı olarak, 2011- 2018 yılları arasında da Vergi Müfettişi olarak çalıştı. Bir dönem, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak vergi hukuku ve Türk vergi sistemi dersleri verdi. 2018 yılında Maliye Bakanlığı’ndaki görevinden ayrılarak özel sektörde yeminli mali müşavir olarak çalışmaya başladı. İstanbul YMM Odası, Maliye Hesap Uzmanları Derneği ve Mülkiyeliler Birliği üyesidir.
- This author does not have any more posts.